HUZUR YERi PAYLAŞIM PLATFORMU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HUZUR YERi PAYLAŞIM PLATFORMU

سْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْم
 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 BİZDE MİRACA ÇIKALIM...

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
SEYYAH
Yeni Üye
Yeni Üye
SEYYAH


Mesaj Sayısı : 30
Yaş : 54
Nerden : İSTANBUL
Kayıt tarihi : 08/08/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty08.08.07 9:06

MİRAÇ, Peygamberimizden bize miras kaldı. O miraca yükseldi, kulluğun en uç noktasına vardı, yakınlığın en nihayetine ulaştı, kâinat ötesi bir yüceliğe erişti, Rabbiyle buluştu, binbir kelâm etti, bir anda gitti, gördü ve döndü. Çünkü zaman ötesine geçti. Zamansız, mekânsız, maddesiz bir derinliği yaşadı. Rabbinin huzuruyla şereflendiğinde bütün varlıkların ve insanların selâmını, tesbih ve ibadetlerini, tebrik, bereket ve güzelliklerini ve her türlü tayyibatı O’na arz etti. Bu esnada salih kullarını, mü’minleri, miraca ilgi ve alâka duyanları, kendini miraç mucizesiyle bütünleştiren, miracın mânâ ve mahiyetini kavrayıp, ruhuna sindiren takva ehlini de orada andı.

Rabbinin O’nun şahsına verdiği selâmı, O hem kendi üzerine aldı, hem de “ve alâ ibâdillâhi’s-sâlihîn” diyerek ümmetini de miracın içine kattı, o âleme taşıdı, orada andı ve hatırladı. Böylece miracını bütün bir ümmetiyle birlikte idrak etti. Çünkü O yaratılış ağacının en son ve en mükemmel meyvesi ve aynı zamanda en seçkin çekirdeği ve özüdür. Bu çekirdek O’nun kadar mükemmel ve şerefli bir meyve libasını daha giymemiştir. Ve Cenab-ı Hak, kocaman bir çam ağacını buğday tanesi gibi bir çam çekirdeğinden çıkardığı gibi, şu kâinatı da onun nurundan yaratmış, O’nun duası ve ibadetiyle de, öbür âlemin kapısını açmıştır.

Asıl miraç, en büyük miraç, “en büyük kul” ile Rabbi arasında vuku bulan miraç, kendi vakti içinde gerçekleşti ve tamamlandı; ama oraya velâyetiyle gidip risaletiyle dönen Resul-i Ekrem Efendimiz (sav) o nurlu kapıyı açık bırakmış, o ilâhî davete herkesi ve hepimizi çağırmıştır. O zamandan bugüne ise ümmetin veli kulları ruh ve kalb ayağıyla, kendi istidat ve birikimlerine göre o nurlu caddede, nebevî miracın gölgesinde yürümüş, o yüce makamlara tırmanmışlardır. Miraç öyle bir mucize, öyle kapsamlı bir hakikat, öyle geniş, derin ve nurlu bir olaydır ki, imanın mayası, kulluğun esası ve temeli, ilâhî yakınlığın ve rahmetin yolu orada anlaşılmış ve bilinmiştir.

O bir rahmet peygamberi olduğu, her anda, her yerde ve her vesileyle ümmetini hep yanında ve yakınında gördüğü ve bizi Rabbimize tanıtıp anlatmak için bütün âlemleri gözümüzün önüne serdiği içindir ki, miracın da en uç noktasında yanında taşımış ve manen beraberinde götürmüştür. Şehadet âleminden gayb âlemine, dünya âleminden âhiret âlemine geçmiş, bizim birer iman esası olarak bildiğimiz, inandığımız, kabûl ve tasdik ettiğimiz hakikatleri o bizzat görmüş, tatmış, yakından müşahede etmiş, yaşamış ve bütün varlığıyla ruhuna sindirmiştir.

Öyle ki meleklerle görüşmüş, Cebrail aleyhisselâm ile birlikte bu yolculuğu gerçekleştirmiş, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imamlık yapmış, sema katlarında peygamberleri ziyaret etmiş, bütün âhiret âlemlerini gezmiş, dolaşmış ve tanımıştır. Cennetin nimetlerini ve hurilerini, Cehennemin azabını ve zebanilerini görmüş, Cennetteki ümmetinin saadetini, Cehennemdeki günahkârların dehşetli hâlini müşahede etmiş, “Sizin inandıklarınızı ve iman ettiğiniz gayb âlemini ben gittim, gördüm, geldim. Bunda şüphe ve tereddüt yok” demiş, “âhirete gidip gören var mı?” diyenlere fiilen cevap vermiştir.

Bir kul ve ümmet olarak, Rabbimizin rızasını hangi yolla elde edeceğimizi, O’nun rızasına nasıl ulaşacağımızı bilemiyor ve anlayamıyorduk.

Çünkü her insan, halkını seven ve halkı tarafından da sevilen bir padişahın nelerden hoşlandığını merak eder, ona yaklaşmanın, ona yakın olmanın çarelerini arar; “Bir yolunu bulsam da, O’nunla konuşsam, benden ne istiyor anlasam, hoşuna giden şeyleri öğrensem” diye çareler arar değil mi?!

Bunun gibi her mü’min de, Cenab-ı Hakkın rızasını ve hoşnutluğunu hangi yolla elde edeceğini anlamak ister ve bir beklenti içine girer. İşte Resul-i Ekrem Efendimiz (sav), Ezel ve Ebed Sultanı olan Rabbimizin razı olduğu en büyük yol ve çare olan “namaz”ı doğrudan doğruya bir miraç hediyesi olarak getirmiş ve bize hediye etmiştir. Bu hakikati de, “Mü’minin miracı onun namazıdır” buyurmuştur.

Peygamberimiz (sav) nimetleri nimet yapan, saadeti saadet yapan, her türlü güzelliğin ve nurun aslı esası, kaynağı ve membaı olan ve bütün Cennet nimetlerini geride bırakan, bir kere müşahedesi Cennetin bütün nimetlerini unutturan Cenab-ı Hakkın Nur Cemâlini görmüş, o cemâle âşık ve müştak olmuş ve bize de bu rü’yet hediyesini getirmiştir.

Çünkü kalbinde sevgi dolu her insan, güzellik, kemâl ve ihsan sahibi bir zâtı sever ve görmek ister. Öyle ki ona tapacak hâle gelir. Canını uğrunda verecek kadar sevgi duyar. Bir defalık görmeye, dünyasını bile feda etmeye hazır olur. Oysa varlık âlemindeki bütün güzellikler, kemâl ve ihsanlar O’nun güzelliği, kemâli ve ihsanı yanında bir ışıltının bir güneşe nispeti kadar bile olamaz.

Bunun için sonsuz bir saadet vesilesi olan, sonsuz güzelliğe sahip “rü’yet-i cemâle ulaşmak” ifadesi bile, tarifi mümkün olmayan bir sevinç ve sürurdur.

Mevlid yazarı Süleyman Çelebi’nin, “Âşikâre gördü Rabbü’l-izzeti, âhirette öyle görür ümmeti” şeklinde dile getirdiği gibi, rü’yet-i cemâle ümmetinin mazhar olacağı müjdesini getirmiştir.

Bizim gerçek miracımız, ebedî miracımız Cennette rü’yet nimetine ermemizle gerçekleşecektir inşaallah.

Evet, O Cenab-ı Hakkın Nur Cemalini gördüğü, seyrettiği, Rabbiyle bizzat görüştüğü, konuştuğu ve birlikte olduğu gibi, bu nimetin cin ve insan her mü’mine mümkün olacağı hediyesini getirmiştir.

İnsanın Allah katındaki yeri, bizim Rabbimizin yanındaki durumumuz miraçla anlaşılmıştır. Yapısı ve konumu itibariyle küçük bir mahlûk, beden itibarıyla zayıf bir hayvan ve âciz bir varlık olan insan miraç bereketiyle öyle yüksek bir makama çıkar ki, melekleri de geçerek kâinat üstü bir makama ulaşır. Bu sevinci ve saadeti anlatmak mümkün değildir. Bu mesele rütbesiz bir askere "Sen paşa oldun" diyerek ona paşalık rütbesi verilmesine ve onun duyduğu, tarifi imkânsız bir sevince benzer.

Bunun gibi fâni, âciz ve konuşan bir hayvan olan, yokluk ve ayrılık tokadını devamlı olarak yiyen biçare bir insana miraç şu mesajı ve müjdeyi veriyor:

“Sen ebedî ve sonsuz bir Cennette, Rahîm ve Kerîm bir Rahmân'ın rahmetine ereceksin. Orada hayal hızında, ruh genişliğinde, aklın seyrinde yaşayacaksın. Bütün isteklerine, kalbinin bütün arzularına kavuşacaksın. Sonsuz saadete ve rü’yet-i cemâle nail olacaksın.”

Bu müjdeyi anlayan ve bu habere inanan insanın sevincine had ve hudut var mıdır? Bu insan sevincinden yere göğe sığar mı?.

Böylece miraç, bizi bize tanıtıyor, kendi konumumuzu ve durumumuzu ortaya çıkarıyor. Allah katındaki yerimizi ve mevkiimizi belirliyor. Ve bize henüz dünyada iken imanın hazzını, âhiretin saadetini ve huzurunu tattırıyor.

Dostlar! Yanmaya var mısınız, özlemin zirveye çıktığı anlara, ağlamanın engin ufkuna ne dersiniz? Bir yerlere misafirliğe gitmeye hazır mısınız, yükselmeye, yükselmeye, daha çok yükseklere yükselmeye. Ölçülerin kaybolup, ölçüsüz aleme yükselmeye. Oraları isteyene öyle bir alem hazırlanıyor ki, ne anlatmaya takat var ne de dinlemeye.

Ne olur, fırsat bir tane, yılda bir tane. Uyumamak için ne gerekiyorsa yapalım. Bize aşk lazım! O yeterde artar bile. “Benim halim, yüzüm, takatim, mecalim yok” demeyelim. Günahın çokluğu ile geri kalmayalım. Oralar kirlenenler için temizlenme alemidir. Allah için günahın zerre önemi yok. Önemi varsa, kulun kendisine yönelmesidir. Daha yöneldiği anda bilin ki o temizlenmiştir.

Mirac, ömrü nebi’de bir kere oldu. Değerini bildi.

Ne olur, biz de fırsat bilelim. Dua edelim, yanalım, yakılalım, inleyelim, isteyelim. ALLAHIM VERMEDEN DÖNMEM diyelim.



Sizin naz, niyaz yüklü inlemelerinizi bilin ki melekler kıskanıyor ve imreniyor. Dualarınıza melekut alemi AMİN diyor.



Arşın sütunları sallanıyor, cennet cezbeye geliyor ve diyor ki: “Allah’ım! Ben o kulunu özledim. Bir önce ona kavuşmak istiyorum”



Cehennem bile sizin adınıza coşuyor ve diyor ki: “Allah’ım! o kulumu bende uzak eyle, ne olur uzak eyle.”



Ahhhh, ahhhh, ahhhh.



Ya Rabbi! Senin verdiği bu mükafatlar için anlatacak ne bir cümle ne de bir kelime var. Boyun büküp hamd etmekten öte gidemiyoruz. Sana sığınıyoruz ya Rabbi. Sana iltica ediyor, seni istiyoruz bizler. Bilemiyoruz günahımız ne kadar çoktur. Ama sana döndük, seni bildik, sana yöneldik.



Kabul eyle bizleri, ağlat bizleri, inlet bizleri..



Lütfen ve keremen…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.gonuldunyamiz.com
NaZ
admin
admin
NaZ


Mesaj Sayısı : 151
Kayıt tarihi : 02/08/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty08.08.07 10:10

ve aleykum selam ve rahmetullah,

abicigim ben acicaktim konuyu siz acmissiniz.. Allah razi olsun paylasim icin.

cani gonulden AMINNN diyoruz ve insallah bu Mirac'i iyi degerlendirebiliriz. Rabbim bizlere yardim etsin, aglatsin, yaksin, inletsin..

Haziriz insallah abicigim.

Saygilarimla ve selamlarimla...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
dUaCı
admin
admin
dUaCı


Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 40
Kayıt tarihi : 10/02/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty08.08.07 17:00

AMİNNNNN! rabbim içinde bulunduğumuz mübarek üç ayları ve mübarek gecelerimizi hayırlısıyla eda etmeyi kurtuluşa ermeyi tüm müslüman kardeşlerimize nasip etsin inşaallah
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://huzuryeri.yetkin-forum.com
dUaCı
admin
admin
dUaCı


Mesaj Sayısı : 264
Yaş : 40
Kayıt tarihi : 10/02/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty08.08.07 17:21

Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) İsrâ ve Mi'rac mûcîzeleri, hicretten önce Mekke-i Mükerreme’de, uyanık halde iken, ruh ve cesed ile birlikte olmuştur.
Mi’rac, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Allâh-ü Teâlâ’nın dâvetine îcâbetle eşsiz bir mûcîze olarak semâvat, arş, kürsî, ve Cenâb-ı Hakk’ın dilediği daha nice yüksek âlemlere seyahat etmesidir. Allâh-ü Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen; “Noksan sıfatlardan münezzeh, kemâl sıfatlarla muttasıf olan Zât-ı Ecelli A'lâ en has kulu olan Habîbini, gecenin küçük bir cüz'ünde Mescîd-i Haram'dan etrafını maddî ve mânevi müzeyyenât ile mübârek kıldığımız, Mescîd-i Aksâ’ya götürdü. Habîbimize, mûcîzelerimizden bazısını gösterelim diye. Şüphe yok ki, her şeyi hakkıyla gören ve işiten Allah'tır” (Sûre-i İsra, 1)
Efendimiz (s.a.v.) Bi’set’in 10. senesinde, amcası Ebû Talib’i, kısa bir zaman sonra da Hz. Haticetül Kübra Validemizi kaybetti.
Hüzünlü bir zamanda Cenab-ı Hakk’ın Habibi’ni teselli için ona yedi kat gökleri, arş, kürsi, meleküt ve daha nice âlemleri gösterip ikramlarda bulunmasıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksâ’ya kadar götürülmesine İsrâ denir ki yukarıdaki Âyeti Kerîme’de bu anlatılmakladır. Bu safhayı inkâr eden küfre düşer. Zira ayetle sabittir. Bu yolculuk Burak üzerinde olmuştur. Mescid-i Aksâ’da bütün Peygamber ve Evliyânın ruhları Efendimizi karşıladılar. Efendimiz onlara imamlık yaptı.
Mi'rac isimli mânevi bir asansörle 1. kat semâya kadar, oradan Melaike-i Kiram’ın kanatları üzerinde 7. kat semâya kadar çıktı. Hz. Cebrail ile 7.kat semâdan Sidre-i Müntehaya kadar, daha sonra Refref ile Cenâb-ı Hakk’ın dilediği yere kadar gitti. Huzuru İlâhide, Tecelliyi küllîye mazhar oldu. Cenâb-ı Hak ile, akıllarımızla anlayamayacağımız bir keyfiyetle konuşmuşlardır. Sure-i Necm’de Cenâb-ı Hakk meâlen;
“O kadar yakınlaştı ki iki yay arası kadar; hatta daha da yakın oldu. Allah, kuluna ne vahyetti ise vahy etti.” buyurdu.
Ümmetine üç m’irac hediyesi getirdi;
1. Ümmetinden Allâh-ü Teâlâ’ya şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi, 2.Sûre-i Bakara’nın son iki âyet-i 3. Beş vakit namaz.
Hz. Hadicetü’l Kübra validemiz ve Rasûlullah Efendimiz’ (s.a.v.) in amcası Ebû Talib’in vefâtları sebebiyle Peygamberimizi bir teselli;
Miracin bazi sebebleri.
İmamü’l Enbiya olduğunun isbatı,
Risâletinin umumi olduğunun isbatı,
Arz ve semânın birbirine karşı iftiharı,
Meleklerin halledemedikleri meselenin hâlli,
Müşrikleri tasdike mecbur etmek; Hiç görmediği yerleri, gördüğü doğru çıkınca vahye dair söylediklerinin de doğru olması lâzım,
Diğer alemlere de risâlet vazifesini ikmal,
İman edenlerin derecesini imtihan
Rabbim sefaatlerine nail eylesin
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://huzuryeri.yetkin-forum.com
NaZ
admin
admin
NaZ


Mesaj Sayısı : 151
Kayıt tarihi : 02/08/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty10.08.07 10:09

Ve iste Mirac...

Rabbim cümle ümmeti Muhammed'in bu guzel gecesini hayirlara vesile eylesin!!

Su ana kadar bilip bilmeyip, gorup gormeyip isledigimiz butun gunahlarimizi bagislasin..
Ve suandan itibaren gunah islememiz neredeyse olanaksiz oldugu icin, yinede Rabbimiz günahlardan alikoysun bizleri..
Seytanin serrinden, kötü nefisten, kötü serlerden bizleri korusun insallah..

Ölmüs gecmislerimizin ruhlarini sen sâd et, utandirma, kabirlerini dar etme Yâ Rabbim.. Günahlarini bagisla.. Sirasi geldiginde bizleride hayirla yanina al Allah'im..

Dilimizin dönmedigi, kalblerimizin kurudugu su zamanlarda, dilimizi döndürsün ve kalplerimizi yesertsin, gözlerimizide yasartip O'nun askiyla yaksin kavursun..

Yüce mevlam iki cihandada bizlerin yâr ve yardimcisi olsun...

Aciz kul olarak huzuruna cikiyoruz, insallah huzurundan bos cevirmez..

Yâ Rabbi; acilan ellerimizi bos cevirme.. Peygamber efendimizin sefaatine nâil olan kullarindan eyle bizleride...

Ey kainatin ulu imparatoru, kurucusu;

Bizleri senin askinla yak, bizler sana teslimiz (sÜphesiz)

Yarabbel alemin, namazin yolundan bizleri ayirma, islamiyetin yolundan bizleri ayirma.. Islamiyet icin mucadele eden kullarin olarak nefes almayi bizlere bahset Yâ Rabbim!!

Ey yüceler yücesi, bizleri yoktan var eden Allah'im,

Son nefesimizi müslüman olarak, kelime-i sehadet getirerek, Lâ ilahe illallah Muhammedün Resullullah diyerek ve agzimiza verilen zemzem sulari ile, sevdigin meleklerin bizi karsilarken cenemizi kapamayi nasip eyle Rabbim!!

Sübhane Rabbike Rabbil Izzeti Amma Yesefün, Veselamün Alel Mürselin, Velhamdülillahi Rabbil Alemin!!
El-Fatiha...


Aminnnnn:ühhü: BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
sewdali_88
Yeni Üye
Yeni Üye
sewdali_88


Mesaj Sayısı : 83
Yaş : 36
Kayıt tarihi : 08/08/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty10.08.07 10:14

aminnn.... tüm müslüman ümmetinin mirac kandili mübarek olsun.........
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
emrahyaras
Yeni Üye
Yeni Üye
emrahyaras


Mesaj Sayısı : 29
Kayıt tarihi : 03/08/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty10.08.07 14:02

Tek şahidinin dilinden Miraç
Efendiler efendisi (sav) Miraç Mucizesinde neler yaşadı?
Miraç gibi insanlık tarihinin en büyük mucizelerinden birine mazhar olan İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), miracı ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Bir gece halam Ummühânî’nin evinde (bir rivayete göre Kabe’de) iken Cebrail (a.s.) geldi.

‘Ey muhterem nebi! Rabbin huzuruna varmak için kalk, melekler seni bekliyor.’ dedi. Göğsümü göbeğime kadar yardı. Kalbimi çıkarıp, iman dolu bir altın tasta yıkadı. Tekrar yerine koydu. Bundan sonra katırdan küçük ve merkepten büyük, beyaz renkte “Burak” isminde bir hayvana bindirildim. Bu hayvan, her adımını, gözün görebildiği son noktaya atıyordu. Bir anda Mescid-i Aksa’ya geldik. Cebrail, Burak’ı, bütün peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları bir halkaya bağladı. Mescidde diğer peygamberlerin ruhları temessül etti. Bize selâm verdiler. Ben de selâmlarına karşılık verdim. Cebrail bana, ‘Öne geç ve nebilere iki rekât namaz kıldır.’ dedi. Ben de imam olup namazı kıldırdım. Cebrail bana biri süt, biri şarap dolu iki kap getirdi. Ben sütü içince, ‘Yaratılışına uygun olanı seçtin.’ dedi.”

Ebu Said-i Hudrî’nin rivayetine göre, Peygamber Efendimiz şöyle devam ettiler:

“Bundan sonra bir Miraç (merdiven) getirildi ki, ben ondan güzel bir şey görmedim. Cebrail, beni bu merdivenden Hafaza kapısına kadar çıkardı. Burada Cebrail, semanın açılmasını istedi ve orada şöyle bir konuşma geçti. İçerden soruldu:

- Sen kimsin?

- Ben Cebrail’im.

- Yanındaki kim?

- Muhammed (s.a.s.)

- Ya! O, Resul olarak gönderildi mi?

- Evet.

Hemen kapıyı açtılar ve beni selâmladılar. Bir de ne göreyim! Semayı muhafaza eden İsmail isminde müekkel büyük bir melek, yanında yetmiş bin melek ve o meleklerden her birinin yanında da yüz bin melek var. Bunlardan ayrılınca; bünyesi, yaratılışından beri hiç değişmemiş bir adamın yanına geldim. ‘Ya Cebrail, bu kimdir?’ diye sorduğumda, ‘Baban Adem’dir.’ diye cevap verdi. O, bana selâm verdi ve, ‘Hoş geldin ey salih nebi, ey salih evlat!’ diye karşıladı.

Sonra, ikinci semaya çıktık. Orada Yusuf (a.s.) ile buluştuk. Yanında, ümmetinden kendisine tâbi olanlar da vardı. Yüzü ayın ondördü gibi aydındı. Onunla da selâmlaştık.” Peygamber Efendimiz, üçüncü semada Yahya ve İsa (a.s.) ile; dördüncü semada İdris (a.s.) ile, beşinci semada Harun (a.s.) ile ve altıncı semada ise Hz. Musa (a.s.) ile görüşür.

Resulü Ekrem, anlatmaya devam ediyor:

“Daha sonra yedinci semaya geçtik. Orada İbrahim (a.s.) ile buluştum. Sırtını Beytü’l-Ma’mûr’a dayamış; beni selâmladı. ‘Hoş geldin ey salih nebi!.. Hoş geldin ey salih evlât.’ dedi. Burada bana denildi ki, ‘İşte senin ve ümmetinin mekânı.’ Sonra Beytü’l-Ma’mur’a girdim, içinde namaz kıldım. Bu beyti her gün yetmiş bin melek tavaf eder ve bir daha kıyamete kadar tavaf için bunlara sıra gelmez.”

Peygamberimiz, yedinci semada gördüklerini anlatmaya devam ediyor:

“Burayı gezerken bir ağaç gördüm ki, bir yaprağı bu ümmeti bürür. Ağacın kökünden bir memba akıyor ve ikiye ayrılıyordu. Cebrail’e bunu sorduğumda dedi ki: ‘Şu Rahmet Nehri, şu da Allah (c.c.)’ın sana verdiği Kevser Havuzu’dur.’ Rahmet Nehri’nde yıkandım. Geçmiş ve gelecek günahlarım affedildi. Sonra, Kevser yolunu tutarak cennete girdim. Orada gözün görmediği, kulağın işitmediği, beşerin hayal ve hatırına gelemeyecek şeyler gördüm.

Bundan sonra Sidretü’l-Münteha’ya kadar çıktık. Sidre’den yükselince Cebrail durakladı ve, ‘Ya Muhammed, yemin ederim ki, ben buradan bir karış ileriye geçersem yanarım. Benim buradan ileriye geçmeye takatim yoktur.’ dedi.”

İnsanlığın İftihar Tablosu, lâhut âleminin bu en yüksek yerinde “Refref” denilen bir vasıtayla Allah’ın dilediği yere gelir. Bir rivayette, Peygamberimiz şöyle buyururlar:

“Sidre’den sonra öyle bir yere yükseldim ki, kaza ve kaderi yazan kalemlerin çıkardıkları sesleri duydum. Arş’ın altına geldiğimde, Arş’ın üstüne baktım; ne zaman var, ne mekân, ne de cihet. Rabbimin şu lâhutî sesini işittim; “Yaklaş ey Muhammed! Ben de Kâbe Kavseyn miktarı yaklaştım. Rabbimin ilhamı ile şunları okudum: “Ettahiyyatü lillahi, vessalavatü, vettayyibatü’ (En güzel tahiyye Allah’a mahsustur. Bedenî ve malî ibadetler de O’na lâyık ve mahsustur.) Bunun üzerine Allah (c.c.) şu mukabelede bulundu: “Es-selâmü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullali ve berekâtühü.’ (Ey nebî, selâm sana olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi de sana olsun.) Ben tekrar; ‘Esselâmü aleynâ ve ala ibadillahissalihine. Eşhedüenlâ ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühu ve ressulühu.’ (Selâm bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine olsun. Ben şehadet ederim ki, Allah birdir. Ondan başka ilâh yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve elçisidir.) dedim.”

Resûlullah Efendimiz, Rabbinden birçok vahiyler alarak, aynı yollardan geri döner. Hz. Musa’nın yanına gelince; Hz. Musa, “Allah sana neler emretti?” diye sorar. Peygamberimiz de, elli vakit namazla emrolunduğunu söyler. Hz. Musa, “Ya Resulallah, elli vakit namaz, çoktur. Bu, senin ümmetine ağır gelir, yapamazlar. Rabbine iltica et de hafifletsin.” der. Bunun üzerine, Peygamberimiz tekrar geri dönüp, namazın hafiflemesini diler. Önce on vakit kaldırır. Peygamberimiz, Hz. Musa’nın yanına gelip durumu bildirince; Hz. Musa, bunun da çok olacağını söyler. Bu minval üzere Peygamberimiz birkaç kere geri dönerek Rabbine iltica eder ve böylece; namaz beş vakte kadar indirilir. En sonunda Peygamber Efendimiz Mekke’den ayrıldığı noktaya getirilir.
hepinizin kandili mübarek olsun arkadaşlar...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
NaZ
admin
admin
NaZ


Mesaj Sayısı : 151
Kayıt tarihi : 02/08/07

BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty
MesajKonu: Geri: BİZDE MİRACA ÇIKALIM...   BİZDE MİRACA ÇIKALIM... Empty10.08.07 14:19

Cok guzel bir paylasimdi... Manevi bir dünya, manevi bir ruh haline burunuyor insan bunlari okudukca..

Rabbim insallah bize layik gordugu cennetine koyar..

Cennete girebilmek icinde salih kullarindan oluruz insallah ne diyelim umit kapisi, umidimizi yitirmiyoruz.BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787 BİZDE MİRACA ÇIKALIM... 272787
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BİZDE MİRACA ÇIKALIM...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HUZUR YERi PAYLAŞIM PLATFORMU :: DİNİ PAYLAŞIM :: Dualarınızı esirgemeyin-
Buraya geçin: